Krill yağı, geleneksel balık yağı gibi takviyeleri tercih etmeyen kişiler için alternatif bir çeşit sağlıklı yağ asitleri kaynağı olarak pazarlanmaktadır. Krill yağının; kalp-damar hastalığı, hiperlipidemi, hipertansiyon, inme (beyin felci), kanser, artrit, premenstural sendrom ve depresyona iyi geldiğine dayanan bir pazarlama stratejisi var, peki bunlar doğru mu?
Krill yağı nedir?
Krill, Kuzey Kutbu ve Güney Antarktik kutup denizlerinde yaşayan küçük kırmızı renkli bir kabuklu canlıdır. Krill sözcüğü, balina yemeği anlamına gelen Norveç dilinde bir terimdir. Balinalar, tropik dev balıklar ve balina köpekbalıkları krilli beslenmelerinde tüketirler.
Krill, Antarktika zooplankton topluluğunda biyokütlesi dünyanın en büyüklerinden biri olan canlılar topluluğudur; yaklaşık 300 ila 500 milyon ton arasındadır.
Bazı balıklar, özellikle soğuk suda yaşayanlar, omega-3 yağ asitleri bakımından zengin kaynaklar olarak bilinir. Balık, endojen olarak (kendisi) omega yağ asitleri üretmez. Bu bileşenler, balıkların tükettiği algler tarafından üretilirler.
Krill yağı, eikosapentaenoik asit (EPA) ve dokosahekzaenoik asit (DHA) gibi zengin türde omega-3 yağ asitleri kaynağıdır. EPA, 20 karbon zincir yağı asiti, DHA 22 karbon zincir yağ asitidir. Krill yağı, ağırlığına göre % 25 kadar balık yağına benzer miktarda omega-3 yağ asidine sahiptir. Balık yağı içindeki EPA ve DHA trigliserit formunda saklanır; bu yağ asitleri klinik olarak önemli olduğu düşünülen fosfolipitler olarak kril yağında depolanır.
Krill yağı tipik bileşimi (100 gram yağ başına kaç gram bulundukları):
- lipitler 89,
- trigliseritler 34,
- fosfolipitler 43,
- toplam omega-3 25,
- EPA 13,
- DHA 7,
- omega-6 2,
- doymuş yağ asitleri 23 ve
- toplam MUFA 15.
Krill yağı satışlarındaki öne çıkan pazarlama özellikleri aşağıdaki gibi özetlenebilir:
- Krill yağının EPA içeriğinin balık yağlarındakinden daha yüksek olduğuna düşünülür. Balık yağı, 1: 1 EPA ila DHA arasında bir orana, kril yağı ise 2: 1 EPA ila DHA’ya sahiptir.
- Balık yağlarındaki EPA ve DHA yağ asitleri trigliserit şeklinde depolanır, buna karşın krill yağında bu yağ asitleri baskın olarak fosfolipitler şeklinde depolanır. Fosfolipidler çoğu hücre zarının yapısını veya omurgasını oluşturarak, fosfolipid bazlı yağ asitli krill yağı bağırsak duvarında geçişi sağlayarak krill yağının genel emilimini artırdığı ileri sürülmektedir.
- Krill yağı, oksidatif hasara karşı, yağ asitlerindeki doymamış bağları koruyan güçlü bir antioksidan olan karotenoid ve astaksantin içerir.
- Krill yağı, duruma göre çok gerekli olabilen bir besin olan kolin kaynağıdır. Kolin, nörotransmitterlerin (asetilkolin), fosfolipitlerin, sfingomiyelinin sentezlenmesinde, lipidlerin taşınmasında ve homosisteinin azaltılmasında önemli bir rol oynar. Vücut sınırlı kolin sentezini yapabilir, ancak tüm vücudun gereksinimi için yeterli olmayabilir.
- Krill yağı vücutta uygun bir endokannabinoid seviyesini düzenlemeye yardımcı olabilir. Çeşitli fizyolojik süreçlerde yer alan endojen kanabinoidler; endokannabinoid sistemi oluşturur. Endokannabinoid sistemin düzensizliği metabolik sendrom ve zihinsel sağlık sorunları gibi durumlarda rol oynamaktadır.
- Krill yağının, balık yağı takviyelerine göre daha tatsız olduğu söylenir.
Sadece Amazon adlı elektronik ticaret sitesinde; krill yağı ile ilgili 1000’den fazla ürün satılmaktadır ve krill yağı klasik balık yağı kapsüllerine daha pahalıdır.
İddia çok, peki araştırma var mı?
Krill yağı ile ilgili; 22 klinik çalışma içeren 163 yayın bulunmaktadır. Buna karşın balık bağları hakkında yaklaşık 3000 klinik çalışma içeren 30.000 balık yağı yayını bulunmaktadır. Yani krill yağı, sağlık iddialarının çokluğuna rağmen hakkında çok az araştırma yapılmış bir alandır.
Krill yağı kalp sağlığını destekler mi?
Krill yağının kalp-damar sağlığına etkileriyle ilgili sistematik bir inceleme çalışması yapılmıştır. Meta analizde 662 katılımcı ile toplam 7 deneme yapılmış. Bu meta-analiz çalışmasında kötü kolesterol LDL ve trigliseritlerde anlamlı bir düşüş ve kolesterolde anlamlı olmayan bir düşüş gösterilmiştir.
Kalp-damar hastalıklarında krill yağı ile ilgili sahip olduğumuz tek veri; hastalığın belirteçleri (kolesterol düzeyleri) ile ilgilidir, gerçek klinik sonuçları değil. Amerikan Kalp Derneği, omega-3 konusundaki araştırmaların genel olarak sorunlu / çelişkili olduğunu, ancak omega-3 takviyeleri alan insanlar için bunun güvenli olduğunu belirtmektedir.
– Kötü kolesterol LDL nereden gelir?
Krill yağı depresyon veya kaygıyla baş etmeye yardımcı olur mu?
İnsan beyni % 60 lipidlerden (yağ) oluşur ve beyin sağlığına için sağlıklı yağların öneminin farkına varılması giderek artmaktadır. Toplum gözlemine dayalı (epidemiyolojik) çalışmalar çoklu doymamış yağ asitlerinin depresyon ile ilişkisinin olduğunu ve tekli doymamış yağ asiti tedavisinin depresyon belirtilerini gidermeye yardımcı olabileceğini düşündürmektedir.
Bununla birlikte duygu bozuklukları veya beyin sağlığı için krill yağı rolünü destekleyen yüksek kaliteli kanıt henüz yoktur.
Krill yağının kanser önleme veya tedavisindeki yeri nedir?
Omega-3 yağ asitlerinin belki meme kanseri riskini azaltmayı destekleyebileceği ancak prostat kanseri riskini artırabileceği düşünülüyor. Daha önemlisi ve tehlikeli olan ise balık ve krill yağları içinde bulunan maddelerin kanserli hücrelerin kemoterapiye direncini artırdığını düşündüren çalışmalar vardır.
– Kemoterapi Alan Hastaların Balık Yağı Tüketmesi Sakıncalı mıdır?
Krill yağı yan etkileri var mıdır?
Çalışmalara göre krill yağının şimdilik gözlenen olumsuz etki seviyesi %5’tir. Bununla beraber 2014’te yapılan bir çalışmaya göre de krill yağı ürünlerinin orta seviyede kalıcı organik kirletici olarak kabul edildiğini bilmekte fayda var.
Yani krill yağı yan etkisizdir denilemez. Yan etkileri arasında; mide yanması, mide bulantısı ve dışkıda değişiklikler gözlenebiliyor. Ayrıca alerji riskine dikkat edilmeli. Ayrıca krill yağı potansiyel olarak kanama riskini artırabileceği için dikkatli kullanılmalıdır. Ameliyat öncesi dönemde kanama riskini azaltmak için ameliyattan en az iki hafta önce krill yağı alımının durdurulması önerilir. Çalışmalar, hipertansif ve normotansif olan kişilerde aşırı kilolu ve farklı etkilere sahip kişiler üzerinde olumsuz etkiler göstermektedir.
Sonuç
Krill yağı çalışmaları omega yağları hakkındaki araştırmaların küçük bir kısmını içeriyor. Amerikan Kalp Derneği bile omega yağları konusundaki çalışmaların “sorunlu” olduğunu düşünüyor. Bununla birlikte krill yağı ile yağlı balıklardan elde edilen yağlar aynı içeriğe sahip değildir ve bu nedenle balık yağı çalışmaları zaten krill yağına genellenemez. Hakkında çok az araştırma bulunan ve süslü ifadelerle pazarlanan krill yağını önermek için gerçek kanıtlara ihtiyacımız var. Son olarak balık yağları “takviyelerini”, halihazırda kanser tedavisi gören kişilere, ilaç direncini tetikleme potansiyeli nedeni ile zaten önermiyoruz. Bu tür mikrobesinleri takviye olarak değil, normal beslenmenin bir parçası olarak tüketmelisiniz. Herkese haftada iki kez balığın kendisini yemelerini öneriyoruz.